Merhaba Birtanem,
Bir tanem diyerek
yazıma başladım diye kızma lütfen, artık kızacak bir şey kalmadı. Sana hayatım
demek, canım diye seslenmek benim için çok değerliydi, teşekkür ederim. Hayatının bir parçası
olmaya çalışmak, çok yorucu olmasına karşın güzeldi. İnan severek, isteyerek emek harcadım. Ne kadar inatçı bir
insanmışsın kimden aldın bu huyunu? Her gün inatla sevdiğimi söyledim sana,
benim için değerli olduğunu. Seninle bir aile olmak istedim. Bir kız çocuğu
düşledim, zekasıyla bana meydan okuyan ne de olsa senin kızın olacaktı. Zeki,
inatçı, güzel gözlü.
Telefondaki esnemelerini bile sevdim, ciddi konularda esnemen hep çok komikti. Kokunu sevdim, omuzlarının sıcaklığını, dünyada anne kucağından sonraki tek güvenli yerdi omuzların. Sıcacıktı, yumuşacıktı ve tanıdıktı, yıllardır biliyordum sanki. Kokunu çok önceden almıştım bir yerlerde. Yanaklarının dokunuşu tanıdıktı. Sesin yeni bir ses değildi, hep vardı.
Telefondaki esnemelerini bile sevdim, ciddi konularda esnemen hep çok komikti. Kokunu sevdim, omuzlarının sıcaklığını, dünyada anne kucağından sonraki tek güvenli yerdi omuzların. Sıcacıktı, yumuşacıktı ve tanıdıktı, yıllardır biliyordum sanki. Kokunu çok önceden almıştım bir yerlerde. Yanaklarının dokunuşu tanıdıktı. Sesin yeni bir ses değildi, hep vardı.
Ben yüreğimden
geldiği gibi mertçe sevdim. Kimseden korkmadan, çekinmeden, aileme,
arkadaşlarıma anlatarak sevdim seni. Benim için
ne kadar değerli olduğunu benim için değerli olan insanlar ile
paylaşarak. Sen ise inatla ve sistemli bir şekilde bütün çabalarımı sonuçsuz
bıraktın, her seferinde bir iltifatmış gibi aldın paylaştığım duygularımı. Ne
kadar özel olduklarını göremedin. Sana bu kadar değer veren birinin hissettiklerini hep göz ardı ettin, algılayamadın. Başarılı oldun artık. İnsan
sevmekten yorulur mu bilmiyorum. Ancak karşılıksız olmasını bir noktadan sonra
anlıyor ve kendi yoluna gitmek istiyor. Arkada dönüp baktığımda pişmanlıklarım
yok. Gönülden, tüm samimiyetimle,
dürüst bir şekilde sevdim seni. Çok değer verdim, sana bunu anlatmaya çalıştım
hep. Senin gibi evde telefonla konuşurken televizyonun sesini açmadım, sesimi ailen duymasın diye.
Arkadaşlarımın yanında hayatım demekten çekinmedim. Sen benim için saklanacak,
yok sayılacak bir konu değildin. Çok değerliydin. Ben seni aramak için gün
içinde vakit oluşturuyordum en yoğun günlerde bile arayabildim. Sesini duymadan geçen bir gün eksikti sanki. Yaptığın bu küçük hareketler, benim için büyük hayal kırıklıkları oldu, fark ettin mi hiç? Beni yok
sayman, sürekli saklamaya çalışman, hayatına inatla almamaya çalışman. Hayatının bir parçası olmak için emek harcarken asla olamayacağımı hareketlerinle ispatlaman. Çabaların sonuç verdi. Şuan tek diyeceğim bu. Artık üzülmek yok, kırgınlık var
biraz. Kendi içimde onu da halledeceğim. Kendi yoluma gidiyorum,
geride bırakıyorum seni. Sen benim umudumdun. Geçenlerde de telefonda anlatmıştım sana. Hani hayattaki kötülükleri görür de hayallerinde temiz yerler oluşturur onların arkasına sığınırsın ya. İşte sen benim bu zor zamanlarımda gözlerimi kapattığımda gördüğüm tek şeydin. Zorlukları kabullenme gücüm. Anlattığım gibi sen benim umudum idin, devam etme nedenim. Artık bir önemi kalmadı, üzülmüyorum bile alıştım sana sanırım.
Bütün
yaşanmışlıkların için şükrediyorum. Ben çok güzel vakit geçirdim, çok sevdim,
yürekten, sıfır beklenti, karşılıksız, çıkarsız. Utanmadan, çekinmeden. Bu çok
değerli bir şey biliyorum. Sen anlayamamış olsan da sürekli bir yerlere not
ettiğini söylesen de çok değerli bir şey. Yanlış bir şey yapmadan sağlıklı bir şekilde sevgimi paylaşabiliyorum ancak karşılık görmeyince de anlamak ve kabullenmek gerekiyor. Artık telefonu nasıl açacağıma
takılma, endişe etme boşuna. Her gün sevildiğini duymayacaksın artık. Anladım, bardak doldu, geride boşluk kalmadı.
Güle güle
hayatım, çok aşık olduğum, gönülden sevdiğim adam. Yolun açık olsun, kalan
hayatın mesut mutlu geçsin. Şans dile bana, kötü olmayalım bu kadar güzellikten
sonra. Arada bir kesişirse yolumuz bir merhabamız olsun aramızda.
Güle güle,
Cansu Uğur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder