20 Nisan 2014 Pazar

Kurallar Ülkesi Almanya

Kurallar Ülkesi Almanya
“Sie sind online” yazısını gördüğüme ne kadar sevindiğimi anlatamam. Tam 3 gündür Frankfurt’tayım, iş nedeniyle gelmiş olduğum bu küçük kasabadan ayrılıp havaalanına gelmeyi başarabildik. 4 yıldızlı oteldeki internetin kalitesini gördükten sonra havaalanında durum nasıl olacak diye merak ederken “çevrim içi(sie sind online)” yazısını görünce rahatlıyorum. Otelden kat be kat hızlı olması da ayrı güzel. 3 günlük iş toplantılarından arta kalan zamanlarda bol bol gezmeye bu küçük şehri tanımaya çalıştım. Yan yana dizilmiş üçgen ve kare kutular gibi duran evleri, sonbaharın getirdiği sarı, turuncu ve kırmızıya çalan rengarenk güzellikler ile bütünleşen Maine nehrine hayran kalarak ayrılıyorum bu şehirden. Nehir kenarında yeşillikler içindeki parkta yaptığım yürüyüşleri çok özleyeceğim. Yaklaşık 20 çeşit birayı hepsinden birer bardak içerek tatmaya çalışan iş arkadaşlarımın 8. bardaktan sonraki kahkahalarını keşke kameraya alabilseydim. Barmen bira isimlerini saymaya başlayınca barmeni susturup “lütfen en sağdakinden başlayalım, sırayla alırız” demelerini unutmayacağım.
Şehir planlaması, yeşil alanların yaşam alanlarında çok önemli yer tutmasının yanında atık yönetimi ile ilgili yaptıklarından çok etkilendim. “Bioenergy” üzerine ders almış biri olarak evlerin kapılarının önünde 6 çeşit farklı renklerde atık kutusu görmek, kaldığımız otelde her hangi bir atığın nereye atılacağının bu kadar açık bir şekilde tarif edilmesi, medeniyet kavramını bir kez daha aklıma getirdi. Özellikle trafik kurallarına muhteşem bir uyum vardı. Türkiye’de yaya geçidinde karşıdan karşıya geçen insanlara yol verince arkadaki araçların korna çalmasına alışkın biri olarak, arabaların burada durup benim geçmemi beklemesi tuhafıma gitti doğrusu. Alman yemeklerine bayılıyorum, havuç, karnabahar çorbaları, patatesi bin bir çeşitte panelemeleri ve en önemlisi de bizimkilerin sevdiği devasa bardaklarda biralar. Bira seven biri olmasam da görsel olarak çok hoş duruyor. October Festival için 1 yıl önceden rezervasyon yapmaları gerektiğini öğrenince bizimkilerin suratları asıldı. Tatlıları da unutmamak gerek, çikolatalar muhteşem. İyi ki Almanya’da yaşamıyorum. Çikolataya zaafı olan biri olarak erkenden diyabet ve obez olurdum kesin.
Almanlar ile konuştuğumda kendi ülkelerinden memnun olmadıklarını görünce şaşırdım doğrusu. Hükümetin herkese neyi, nasıl yapacağını söylemesi, hayatlarına bu kadar müdahale edilmesi hoşlarına gitmiyor. Mesela yeni çıkan bir düzenleme ile bisiklet sürenlerin kask takması zorunlu olmuş, bisiklet sürüyorsan takman gerekiyormuş. Bu düzenleme her sabah bisiklet süren Micheal’ın pek hoşuna gitmemiş hatta baya bir kızdırmış onu. Taksilerin çoğunun markası Mercedes bizimkiler                 “Almanya’nın Tofaşı” diye dalga geçseler de etrafta bu kadar modern araba görmek gerçekten ilginç. Kuralları seven biri olarak benim hoşuma giden bu sınırlar Almanları çileden çıkarabiliyor.
Geri dönüşüme verdikleri önemi ne kadar takdir etsem az kalır. Otellerdeki hemen hemen her atık geri dönüşüm işlemine dahil edilmiş durumda. Havaalanındaki otomatik check in makineleri, her şeyin programa, saatine göre işlemesi, teknoloji ile bu kadar iç içe olmaları çok güzel. Evlerin maksimum iki katlı olması, göz alabildiğince uzanan yeşil alanların sonbahar ile aldığı renkler tıpkı tablo manzaraları gibi. Gırtlaktan gelen Alman lisanını sebebini bilmesem de seviyorum. Almanca çok iyi bilmesem de elimden geldiğince kullanmaya çalışıyorum. İngilizce biliyor çoğu zaten.
Uçağımın kalkmasına 20 dk kaldı, “boarding” başlayacak birazdan. İlk fırsatta tekrar görüşmek dileğiyle Almanya!
Sevgiler,
Cansu Uğur






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder