Canım Dedem,
İlk defa Kurban bayramını sensiz kutladım dedeciğim. Biliyorsun her zaman derdim, el öpme Arap adetidir, el öpmeyi sevmem bu yüzden(Biz Arap mıyız?) ancak elinin kokusunu özledim. Şubat ayındaki gidişinden beri kendime
gelemedim hala. Dışarıya çok belli etmesemde yerin çok belli canım dedem. Sen
benim en sağlam dalımdın, zor zamanlarımda tutunduğum, dürüst, mert ve delikanlı dalım.
Televizyonda Türk filmleri görünce durup bakıyorum eskisi gibi Kara Murat'ları izlesek seninle. Dövüş filmlerini sen sevdirdin bana. Yolda gördüğüm, sana
benzeyen yaşlı insanlara daha bir saygı gösterir oldum. Bir şeye ihtiyaçları
var mı diye gözlerinin içine bakıyorum. Onları her gördüğümde aklıma
geliyorsun. Dedeciğim sana anlatacağım çok şey birikti. Üstelik mezarına
gelemedim, durumları biliyorsun. Hayat her geçen gün zorlaşıyor dedeciğim, yaşam koşulları, pahalılık
arttı. Her tarafımızda savaş var, insanlar mutsuz, korkuyorlar. Dolar 2.30’a
ulaştı, bunu kesin bilmek isterdin. Her şeye karşın benim ve evdekilerin sağlığı iyi, huzurluyuz,
hayatımızda huzurumuzu bozan her türlü öğeyi ayrım yapmadan denklemden
çıkarıyoruz.
Kız kardeşim liseyi
kazandı, o tembel nasıl yapacak diye konuştuğumuz Ceren iyi bir liseyi kazandı.
Ben bile çok şaşırdım, seni düşünemiyorum. Ummadık taş baş yarar demiştin. Trafiğe iyice alıştım dede, artık iyi araba
kullanıyorum. Her yere gidiyorum korkmadan. Keşke bir kere olsun görebilseydin, seni bir kahve içmeye
götürseydim ya da istediğin bir yere. Dede torun yoldan geçen sürücülerin hatalarını bulurduk. Belki sende öğrenirdin kullanmayı, ben öğretirdim dede. Ne
güzel muhabbetlerimiz vardı seninle. Biz arkadaştık dede. İki yakın sırdaştık,
her şeyimizi paylaşırdık. Ben senin önce arkadaşındım, sırdaşındım. Bir de
muhbirin, kendi öz kızlarından fazla sevdiğin kızın ve torunundum dede. Sen
gidince hepsi gitti. Sen gittikten sonra önce İngiltere’ye sonra Hollanda’ya
gittim iş için. Hollanda tam sana göre dedem. Red Light District’te gördüğüm
hatunları sana anlatsaydım çok ilgini çekerdi biliyorum. Camekanların, vitrinlerin ardında artist gibi kadınlar vardı. Mushroom’ları da merak
ederdin, 85 yaşında olmana rağmen içinde hiç bitmeyen delikanlılığının verdiği
enerji ile giderdin oraya. Sana buralarda gördüklerimi anlatamadım. İngiltere
muhteşemdi dede, müzeleri harika. Doğal Tarih Müzesinde bir sürü doldurulmuş
hayvan gördüm, dinozorlar, bitkiler ve taşlar bölümü ile harikaydı. Dünyanın en
kalın gövdeli ağaçlarından birini gördüm. Tam yirmi adam çevresinde el ele
tutuşabiliyormuş. Yolları, düzeni ve bizdekinin tersi tarafta direksiyonları
olan arabaları vardı dede. İngiliz kahvaltısı harika, ekmeği kızartıyorlar bir de bizdeki kuru fasulyeyi ketçapla sabah veriyorlar. Resimleri çektim ancak sana gösteremedikten sonra resimlerin bir anlamı yok. Hollanda ise masal
gibiydi, müzede ünlü ressamların, sen adlarını bilmezsin, resimlerini yakından gördüm. Hollanda’nın
peyniri çok güzel dede, Gouda diyorlar, sen de severdin biliyorum. Hollanda’yı ben pek
beğenmedim, insanların boyları çok uzun ve her an bisiklet çarpabilir. Sen
Hollanda’yı severdin dede.
Bu bayram kurban kesmedik, sen olsaydın nasıl seçilip, alınacağını bilirdin, üstün başın
kokana kadar hayvan pazarında gezinip dönmeni özledim dede. Ne nefret ederdim o kokuya bulanmış halinden ancak şuan mumla arıyorum. Küçük şişelerinden
sürdüğün parfümünü saklıyorum. Resimlerinden başka bir tek bu var elimde.
Kokunu arada hatırlamak güzel. Ben hep sevdiğim adamın, beni senden
istemesini hayal etmiştim dede. Sen hakkından gelecektin beni seven adamın, nasıl bir adamın kızını aldığını bildirecektin ona. Biliyor musun son 1 yıldır deli gibi tutulduğum
biri var. Seni onunla tanıştırmak isterdim, okumuş, kültürlü biri. Yurt dışında
yaşamış bir süre. Sen beni anlardın dede, yol gösterir, yardım ederdin bana. Biraz ukela, aslında tadında bıraktıkça sevimli bir özelliği
çok bilmişlik. Canım dedem, sen olsaydın bu adamı bana analiz edebilirdin. İyi
kötü yanlarını bana söylerdin. Adam sanki beni oyalıyor dede, ona senden sonra tutundum, dalım oldu senden sonra. Ancak görmek için hep ben arıyorum dede, benle gelecek düşünüyor musun diye sorduğumda cevap vermiyor. Napcağım dede, artık duymak istemiyorum bu lafları, artık cevaplar istiyorum, net, mert ve düz cevaplar. Sen bunları bana verirdin. Güçlüyüm, her şeye, herkese karşın güçlüyüm. Ben
senin gibi mert, dürüst, namuslu olmayı seçtim dedem. Yerimi biliyorum ve
zamanı gelince arkama bakmadan gitmeyi de biliyorum. Yalan söylemeyeceğim tıpkı
senin gibi, kimsenin rızkına, harama el uzatmayacağım, ahlaksızlık en büyük
düşmanım. Yeni evimizi görmeni isterdim ancak o da kısmet değilmiş. Tıpkı beni
senden isteyemeyecekleri gibi. Canım dedem, sen neredesin şimdi, napıyorsun?
Bazen mezarlıkların önünden geçince, mezarın altını merak ediyorum. Nasıl bir
yer diye. Gittiğinden beri yemeklerin tadı eskisi gibi değil. Patlıcan kebabını
kimse senin kadar iyi yapamaz. Kimse senin kadar yanık türkü söyleyemez. Kimse
bana seninki kadar güzel maceralar anlatamaz. Kimse senin kadar iyi bir sırdaş
olamaz dedecim.
İsmin, yüzün hep
benimle. Ceketinin duruşu bile hep benimle. Artık sana ulaşamayacağımı bilmek,
istesem de görememek zor dede. Bu anlatılmaz, sadece gözlerimden dökülen yaşlar
gösterir ne demek istediğimi. Pikniğe seninle gitmek güzeldi, salıncak kurmak, ızgara ve senin neşen…
Neşen, kahkahaların,
esprilerin ve kendine özgü cümlelerine özlemim büyük.
Biliyorum zamanı
gelince tekrar karşılaşacağız, arayı kapatacağız dedeciğim. Sana her şeyi tüm
detayları ile anlatacağım. Sakladığım parfümünün kokusu ellerimde, sarılacağız
tekrar. Bu parfümü eline damlatıp, sinir olduğum şekilde yanaklarıma süreceksin
tekrar, yaz aylarında serinleyeyim diye bir bardak suyu kafamdan aşağı
boşaltacaksın.
Seni çok
seviyorum delikanlım,
Tekrar görüşmek
üzere, sevgiler.
Cansu Uğur